Ağustos (2017) ayı içerisinde bir gecelik Sakız Adası seyahatimizin ardından Sakız Adasında edindiğimiz hoş ve keyifli deneyimlerin ardından Samos adasını da görmeyi arzu etmeye başlamıştık. Bunun üzerine Eylül ayının başında ailecek geçireceğimiz 3 gecelik bir Samos seyahati programı yaptık.
Kokkari ile Karlovassi arasında adanın kuzeyinde bulunan Agios Konstantinos'daki Daphne Otel'de kalmaya karar veriyoruz. Otel fiyat olarak biraz yüksek olsa da havuz, bilardo, lobideki satranç gibi aktiviteler çocuklar için cazipti. Kahvaltısının açık büfe ve sunumdaki çeşitin bol olması doyurucu ve lezzetli bir kahvaltı yapmanıza imkan sağlıyor. Bu şekilde de öğlen yemeğini pas geçebiliyor veya hafif bir şekilde atlama fırsatını konuklarına veriyor.
Araç kiralamasını DUCK CAR RENTAL üzerinden yaptık. 3 gün için 132€ ya Hyundai İ10 ayarladık. Firma bizi limandan karşıladı ve yine limana bıraktı. Bunun ile ilgili de ayrıca ekstra bir bedelde talep etmedi.
Adaya ulaşım için biz Sığacık Limanından Karlovassi Limanına giden TURYOL firmasını tercih ettik. Bilet fiyatları yetişkinler için 39€ 6-12 yaş arası 29€ idi. 2 saatlik bir deniz seyahati ile Sığacıktan Samos adasına ulaşıyorsunuz.
Samos adası hakkında kısa biraz bilgi verip hemen sonrasında bizim neler yaptığımızı ve nelerden çok hoşlandığımız kısmına geçeceğim.
Yunanlıların derdiği adla Samos adası bizim ise Sisam adası olarak adlandırdığımız bu ada, Kuşadasının hemen karşısında yer alan üç tane limana sahip(Vathy, Pythagorion ve Karlovassi) yeşillikler içinde ve sayısız plaja sahip tarihte dünyanın belki en ünlü geometricisi Pisagor'a, dünyanın ve gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü Kopernik'ten 1800 yıl önce MÖ 200'lü yıllarda savunan gökbilimci Aristarchus'a, hayatının belli bir bölümünde Heredot'un yaşadığı Samos aynı zamanda Yunan Mitolojisinde Zeus'un eşi Hera'nın'da doğum yeri olarak kabul edilmektedir. Samos adası, Ege Denizindeki 8.ci en büyük ada olup yaklaşık 35.000 nüfusu barındırmaktadır. Günümüzde adanın gelirini zeytincilik, bağcılık ve turizm ana gelir kaynağını oluşturmaktadır.
Sığacıktan kalkan feribotumuz yaklaşık 2 saatlik bir yolculuğun ardından Karlovassi Limanına ulaştı. Yaklaşık 45 dk süren bir pasaport kontrol işleminin ardından artık Samos'ta idik. DUCK Rental'dan bizi almaya limana gelmişlerdi. Buradan beraberce yaklaşık 20 km ötedeki KOKKARİ'ye aracımızı teslim alacağımız yere gittik. Aracı teslim aldıktan sonra otele gidip eşyalarımızı bırakıp biraz soluklanmamızın ardından adayı keşfe çıkmaya hazırdık.


Hava rüzgarlı ve deniz biraz dalgalı idi. Ama deniz gerçekten çok keyifli idi. Yaklaşık 1-1,5 saat burada keyifli vakit geçirdikten sonra karnımız yavaş yavaş acıkmaya başlamıştı. Daha korunaklı bir koy olan Livadaki'ye gitmeye karar verdik. Yolumuz Kokkari'den geçeceği içinde burada birşeyler yer ve öyle yolumuza devam ederiz diyerek Limonaki'den çıktık.
Kokkari, çok sevimli 3 koydan oluşan ve deniz kenarında bir çok taverna ve restorant bulunan sevimli bir sahil kasabası. Burada evlerin arasında dar yollarda gezmek, sahilde deniz mahsullerini yemek oldukça keyifli idi. Biz sahil kenarındaki Stathis Restoran'a oturduk. Üç kişi 30€ ya keyifli ve lezzetli bir yemek yedik.
Yemek sonrası biraz Kokkari'yi gezdik. Kokkari, adanın en popüler kasabalarından biri olup adanın merkezi Vathi'ye yaklaşık 10 km, Karlovassi'ye ise 18 km mesafede adanın kuzey sahil şeridinde yer alıyor. Bu sevimli kasabada hem denize girebilir hem de lezzetli yemekler yeme fırsatı bulabilirsiniz. Zaten fotograf çekmeye meraklılar için de adanın en fotojenik kasabası denebilir.
Çevreyi gezip, yemeğimizi yedikten sonra yüzmek için daha korunaklı olan Livadaki Plajına doğru yola çıktık. Yolun bir kısmı asfalt olsa da son kesimi sanırım bir 5 km'si toprak yol fakat karşılaşılan koy bu yola katlanmaya kesinlikle değer. Livadaki'de de şezlong ve şemsiye mevcut olup, bunlar bedelsiz olarak kullanılabilmektedir. Hatta kanolar bile aynı şekilde bedelsiz olarak konukların kullanımına sunulmaktadır. Tesiste bulunan kafeteryadan içecek ve yiyecek almanız mümkün. Fiyatlarda oldukça makul.
Her ne kadar dalgalı olsa da keyifli bir şekilde Livadaki'de yüzdükten sonra artık akşam olmaya yüz tutmuştu. Hem hava kararmadan Vathy'yi gezmek hem de ardından akşam yemeği yemek için Livadaki'den istemeye istemeye de olsa ayrılma vakti gelmişti.İlk uğrayacağımız yer adanın idari merkezi olan Vathy idi. Vathy aynı zamanda adadaki üç limandan birini de barındıran adanın en büyük yerleşkesidir. Vathy'de arkeoloji müzesi ve bir çok tarihi yapı olsa da biz zaman kısıtlılığı nedeniyle maalesef bunları bu seyahatimizde gezme fırsatı bulamadık. Ama arkeoloji müzesi içerisinde bulunan 5,5 mt yüksekliğindeki devasa Kouros'u görmeye tekrar gitmek istiyoruz. Zaten adayı 3~4 gün içerisinde tamamen gezmek mümkün de değil.
Vathy'yi gezdikten sonra yemek yemek için Paleokastro'daki Triantofillos'a gittik. Paleokastro, Vathy'ye yaklaşık 15 dk mesafede bir dağ köyü. Triantofillos'da bu köyde çok sevimli ve keyifli asmaların altında bir balık restoranı. Fakat biz rezervasyonsuz gittiğimiz için yer bulamadık ve bir sonraki gün için rezervasyon yapıp, Pythagorion'a gitmeye karar verdik. Hem yemek yiyip hem de Pisagor'un doğduğu bu kasabayı gezmeye karar verdik. Pythagorion, adadaki 3 limandan birine sahip tavernaların ve kafelerin olduğu keyifli bir kasaba. Ayrıca doğusunda da çok keyifli sahiller bulunmakta, yazının ilerleyen kısımlarında bu plajlara da değineceğim. Pythagorion'da çarşı içerisindeki dönercide tavuk döner yedik. Restoranlar konusunda bu nedenle yorum yapamıyorum. Fakat ORANGE isimli dondurmacıda kesinlikle dondurma yemelisiniz. Çok ama çok güzel...Vathy'yi gezdikten sonra yemek yemek için Paleokastro'daki Triantofillos'a gittik. Paleokastro, Vathy'ye yaklaşık 15 dk mesafede bir dağ köyü. Triantofillos'da bu köyde çok sevimli ve keyifli asmaların altında bir balık restoranı. Fakat biz rezervasyonsuz gittiğimiz için yer bulamadık ve bir sonraki gün için rezervasyon yapıp, Pythagorion'a gitmeye karar verdik. Hem yemek yiyip hem de Pisagor'un doğduğu bu kasabayı gezmeye karar verdik. Pythagorion, adadaki 3 limandan birine sahip tavernaların ve kafelerin olduğu keyifli bir kasaba. Ayrıca doğusunda da çok keyifli sahiller bulunmakta, yazının ilerleyen kısımlarında bu plajlara da değineceğim. Pythagorion'da çarşı içerisindeki dönercide tavuk döner yedik. Restoranlar konusunda bu nedenle yorum yapamıyorum. Fakat ORANGE isimli dondurmacıda kesinlikle dondurma yemelisiniz. Çok ama çok güzel....
2. Güne hızlı başlayıp, plajlar ve gezilecek yerleri görmeyi hedefleyerek çıktık. Adanın kuzey kıyılarındaki Potami Plajı ve Potami Şelalesi ile gezimize başladık.
Kilisenin olduğu tepede biraz vakit geçirdikten sonra Potami Plajına inip yüzüp serinledik.
Plajda bir süre vakit geçirdikten sonra Potami Şelalesini de görmek için yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş ile ulaşılabilecek vadi içerisinden geçilen şelaleler dizisine ulaştık. Yolun başlangıç kısmı rahat olsa da ilerleyen kısımlarında karşınıza çıkacak merdivenler esasen çocuklar için çokta uygun değil.
Potami Şelalesinde uzun süre vakit geçirdikten sonra yüzmek için kendimize plaj olarak adanın güneyindeki sakin Balos Plajını seçtik. Günüü burada bitirip, akşam yemeği için Triandofillos'a gidecektir.
Hava kararmak üzere iken Balos'tan ayrıldık ve Vathy'nin hemen kuzeyinde tepelik bir yerde konumlanan Palaiokastro'daki Triantafillos'a geldik. Deniz ürünleri ağırlıklı keyifli ve lezizli bir akşam yemeği için 3 kişi 50€ bir hesap ödedik.
Yemek sonrası saat 23:00 civarı dinlenmek için otelimize geri dönüp bu güzel adadaki 2. günümüzü tamamladık.
3.gün adanın güney doğu kısmındaki plajları gezmeye karar verdik. Adanın bu kısmında Dilek Yarım Adasının hemen karşısında yer alan çok güzel sıra sıra plajlar bulunuyor. İlk olarak Glicorisa Plajına gittik. Şezlong ve şemsiye 6 € olan bu plajda yemek yiyip, içecek alabileceğiniz kaliteli bir cafe de bulunuyor. Deniz çok güzel ve keyifli. Samos'u ziyaret edenlerin kesinlikle gitmesi gereken bir plaj.
Buradan çıkıp, Psili Amos'a gittik. Dilek yarım adasının hemen karşısındaki bu kumsal plaj sığ bir denize sahip olduğu için küçük çocuklu aileler için çok uygun ve güzel bir plaj.
Bir süre Psili Amos'ta vakit geçirdikten sonra kendimizi Klima Beach'te buluyoruz. Burada deniz kenarındaki cafe de hem yemek yeme hem de denize girme şansını yakalıyoruz.
Klima Plajından ayrıldığımızda Poseidonio'yu da görüp, ardından akşam yemeği için adanın iç kısımlarına doğru yola koyulmaya karar verdik.
Poseidonio'da manzarayı seyrettikten sonra yemek yemek için adını önceden duyduğumuz Panorama Restoran'a doğru yola çıktık. Koumaradei'deki bu restoranın seramik dükkanı da vardı. Hem seramik ürünleri inceler hem de yemek yeriz diye düşünmüştük, fakat saat geç olduğu için yemek yeme fırsatını bulamadık fakat seramik mağazasını gezme fırsatını yakaladık.
Burada yemek yemek yerine internetten bulduğumuz diğer mekan olan TAVERNA BALKONI'ye oturtuk. İyi ki de oturmuşuz, muhteşem bir ahtapot ve kabak köftesi yedik....
Yemekten sonra saat iyice geç olmuştu. Samos'taki 3.günümüzü de keyifli deneyimler ile tamamlayıp otelimize dinlenmeye döndük.
Samos'ta dördüncü ve son günümüze başlıyorduk. Son günün verdiği hüzün ve kalan dar zamanın da stresi ile önce Manolates'e ardından Tsabou plajına gidip vakit geçirmeye ve ardından Kokkari'de aracı saat 16:00'da teslim edip, kendimizi Karlovassi'ye İzmir'e dönüş yapacağımız limanın olduğu kasabaya gidecel şekilde programımızı yaptık.
Manolates; Adanın kuzeyinde, Ag. Konstantinos'tan adanın iç kesimlerine doğru yaklaşık 5 km lik bir yolculuk ile ulaşılabilen sevimli ve seramik sanatı eserleri ile adayı ziyaret edenlerin severek uğradıkları çok keyifli bir köy. Biz Manolates'de Pisagor Bardağı almak için üç kuşaktır seramik sanatı ile uğraşan ve şimdi Manuella'nın üçüncü kuşak olarak bu sanatı icra ettiği atölyelerine uğruyoruz. Sevimli sokakları ve doğallığını kaybetmemiş dokusu ile köyü geziyor ve fotograflayıp buradan ayrılıyoruz.
Manolates'ten sonra adadaki son günümüzde son bir sefer denize girebilmek için Tsabou plajına uğradık. Rüzgarlı bir havaya denk gelmiş olsakta biraz yüzüp, Tsabou plajını da görme imkanını yakaladık.
Kokkari'de aracımızı Duck Rental'a bıraktıktan sonra firmadan Yannis bizi Karlovasiye götürdü. Yolda ada hakkında sohbet etme imkanımızda oldu. Esasen adada 19yy'da deri fabrikaları var iken ilerleyen teknolojiye ayak uyduramayınca pazarı Türk firmaları ele almış. Aylık ev kiraları yazın 400€ civarında oluyormuş. Yıllık kiralama yapılırsa da aylık kira 200€ ya kadar düşebiliyormuş. Avrupalılar gelende de böyle tatil yapıyorlarmış. Kokkari'den yaklaşık 20 km mesafedeki Karlovassi'ye geldiğimizde limana 5 dk yürüme mesafesinde bir kafede oturup, feribot saatini beklemeye başladık. Bu arada da hızlı bir şekilde Karlovassi'yi gezip fotograf çekme fırsatı buldum. Karlovassi, Kokkari, Pythagory veya Monalates kadar turistik bir yer olmasa da yine de kendisine göre keyifli yerleri vardı.