SARAYBOSNA ve MOSTAR

Dört günlük bir seyahat için iki aile olarak planladığımız Saraybosya ve Mostar gezimizi 2014 yılının Ekim ayı içerisinde gerçekleştirmiştik. Çok keyifli ve eğlenci bir seyahatti. Fiyatların ekonomik olması da bütçemiz açısından rahat bir tatil yapma ve anılar biriktirme fırsatı vermişti bize.
Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna, ülkenin siyasi, kültürel ve eğitim alanlarında ülkenin en büyük şehri konumundadır. Olimpik dağlarla çevrili olan şehrin ortasından Miljacka nehri geçmektedir.
Şehir nüfusu 2006 yılı verilerine göre 600.000 civarında olup, yaz mevsimi ortalama sıcaklığı 19 C, kış mevsimi ortalama sıcaklığı -1,3 C mertebesindedir. Para birimi konvertable mark olup, KM ile gösterilmektedir. 1 KM = 1,5 TL mertebelerindedir.(Ekim 2014)
Bu genel bilgilerden sonra bizim Saraybosna maceramıza gelelim.
Yine aylar öncesinden aldığımız uygun uçak biletleri ile bu sefer seyahatimizi Kurban Bayramına da denk gelen Ekim ayının ilk günlerine için organize etmiştir. Hava durumu ile ilgili bir miktar stres yaşıyorduk. Çünkü hava sürekli değişkenlik gösteriyor ve sürekli bir yağış baskısı altındaydık.
İstanbul'dan yaklaşık 2 saat süren uçuşun ardından Saraybosnaya gelmiştik. Havaalanından şehir merkezine ulaşımı sağlayan özel havaalanı taksileri mevcut fakat bunlar şehiriçi taksilerinden pahalı bir ücret karşılığında (15 Euro) çalışıyorlar. Fakat pazarlık yapılabiliyor. Biz rezervasyon yaptığımız apart ev sahibinden ulaşım için araç ayarlamasını rica etmiştik. Bu şekilde 10 Euro karşılığında havaalanından şehir merkezindeki kiraladığımız apartman dairesine ulaşım işimizi de çözmüş olduk.
Saraybosna'da iki aile olarak geçireceğimiz bu tatil için daha ekonomik bir çözüm olması için apartman dairesi ayarlamaya karar verdik. İnternette yaptığımız araştırmalarda, NEW AGE APARTMENT No:2 ile karşılaştık. Gecelik 210 TL mertebelerinde olan bu daire içerisinde aslında üç aileye bile yetebilecek büyüklükte idi. Konum olarak eski şehrin merkezinde, Markale Pazaryeri'nin hemen yanında yer alan daire, önünden geçen tramvay sayesinde de ulaşım açısından hem zaman hem de rahatlık açısından bize avantaj sağladı.
Dört günlük gezimizin üç gününü Saraybosna'ya bir gününü ise Mostar'a ayırmıştık. Saraybosna, şehir olarak ufak fakat bir çok kültürden (Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Fas) yapıyı içinde barındıran, doğal güzellikleri ile insanı etkileyen bir şehir.
Şehir içi ulaşım:
Tramvay:Şehir çok iyi çalışan bir tramvay altyapısına sahip olup, 1889 yılında kurulmaya başlayan bu altyapı aynı zamanda Avrupanın en eski ikinci tramvay ağı olma özelliğine de sahiptir. Tramvay'a isterseniz büfelerden ve bilet satış notlarından bilet alabileceğiniz gibi, tramvay içerisinde de bilet almam mümkündür. Tramvay bilet ücreti 1,8 KM.
Taksi:
Ayrıca takside mesafelerin yakın olduğu bu şehirde eğer kısıtlı zamanınız varsa iyi bir alternatiftir. Taksi ücretleri'de açılışta 1,5 KM, her bir kilometre için ise 1,0 KM dir. Hatta gerekli olması halinde, taksiler saati 10 KM'den bekletilebilmektedir.
Saraybosya şehir merkezi çok büyük olmadığı için şehrin başlıca görülmesi gereken yapıları birbirlerine yürüyüş mesafesinde yer almaktadır. Bu nedenle de çoğu zaman yürüyerek şehri gezmemiz yeterli oldu. Şehirde gidildiği zaman mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğümüz yerler hakkında aşağıda kısaca bilgiler verilmeye çalışılmaktadır.
İki aile olarak çıktığımız gezimizde ilk iki günü Saraybosna'yı tanımak, fotograflamak ve tabi ki Boşnak Böreği ve birbirinden lezzetli köfteleri yemekle geçirdik. Ardından kiraladığımız araç ile Mostar'a günü birlik Mostar gezisi yaptık. Kalan son bir buçuk günümüzde ise yine Saraybosna ve çevresini gezmeye ayırdık.
Saraybosna'yı kaldığımız evinde çok yakınında olan Saraybosna Katedrali ve çevresini gezerek tanımaya başladık.
Saraybosna'nın ana alışveriş caddesi olan Ferhadije Caddesi üzerinde yer alan yapı 1889 yılında neo-gotik mimari ile inşa edilmiştir. Yapı, Bosna Hersek'in en büyük katedrali olma özelliğine sahip olup, Saraybosna'lı katolikler için bir merkez konumundadır.
Katedralin kapısının üzerindeki motif ve kulelerinin silüeti aynı zamanda Bosna kantonunun da ambleminin esin kaynakları da olmuş.
Katedralin önündeki, Papa II. Jean Paul heykeli ise Papa'nın Bosna Hersek'in bağımsızlığını desteklemesi ve Vatikan'ın 1992'de yapılan bağımsızlık referandumundan 2 gün sonra Bosna Hersek'i tanıması nedeniyle kendisine bir minnet göstergesi olarak dikilmiştir. Katedralin devamındaki Ferhadije Caddesinde gezimize devam ediyoruz. Cadde, daha sonra bahsedeceğimiz Osmanlı Mimarisinin ağırlıklı olduğu Saraci Caddesinin sonunda başlamakta olup, cadde üzerinde Avusturya-Macaristan döneminde inşa edilmiş yapılar boy göstermektedir. Aslen 16. yy'a dayanan cadde ismini Sancak Bey'i Ferhat Bey'den almaktadır.
Ferhadije Caddesinin sonunda başlayan Saraci Caddesi üzerinde ilerleyip, Gazi Hüsrev Bey Cami ve bir çok Osmanlı döneminden kalma eserin arasından geçerek öğle yemeğimizi yemek için daha önceden internet üzerinden araştırdığımız restoranlardan biri olan Cevabdzinica Hodzij'e gittik.
Bosna'da iki köfte çeşidi çok meşhur. Birincisi Cevabi(üst sağ resim), yaklaşık 5 cm uzunluğunda ve 1 cm kalınlığında şeklen bizim tekirdağ köftesine benziyor . Diğeri ise pleskavitsaya olarak anılan 20~25 cm çapında ve 1 cm kalınlığındaki köfte çeşidi. Her ikisi de soğan ile servis ediliyor. Gelelim fiyat konusuna; Türkiye'nin aksine porsiyonları hem çok büyük hem de en meşhur yerlerinde bile yemek yeseniz, fiyatları makul. 200 gr'lık bir cevabinin porsiyonu veya yine 200 gr'lık bir pleskavitsayının porsiyonu 7 KM ( 10 TL civarında) dır.
Yemeklerimizi yiyip, karnımızı doyurduktan sonra sıra çay içmeye gelmişti. Bosna'ya geldiğinizde mutlaka uğramanız ve Bohem tarzda dekore edilmiş çok keyifli ufak bir mekan olan Cajdzinica Driko'da çay içmeyi ihmal etmeyin. Saraybosna'nın sembolü olan sebilin karşı tarafındaki Kovaci Sokak'ta yer alan mekan şehir merkezinde yer almaktadır.
Çaylarımızı içtikten sonra, Başçarşı'yı keşfetmeye devam ettik. Başçarşı, Bosna Hersek'in en işlek meydanı olma özelliğine sahip olup, inşaası 1462 yılına dayanmaktadır.
Başçarşı'nın doğu ucunda yer alan ve şehrin sembolü olarak kabul edilen Sebil, 1753 yılında inşa edilmiştir.
Sebilden sonra, Kazandziluk Caddesinde ilerliyoruz. Bu cadde 16yy.'a dayanan geçmişi ile şehirde el sanatlarının ve ticaretin başladığı en önemli cadde konumundadır. Günümüzde de ağırlıklı bakırcıların bulunduğu cadde mutlaka görülmelidir.
Şehrin ara sokaklarındaki dükkanları inceleyerek, Gazi Hüsrev Bey Camisine doğru ilerlemeye devam ettik.
Saraci Caddesi üzerinde eski Osmanlı dönemi yapıları arasında ilerlerken Gazi Hüsrev Bey Cami bizi yol üzerinde karşılıyor.
Gazi Hüsrev Bey Cami:
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Süleyman devrinde Bosna'da 17 yıl görev yapan Gazi Hüsrev Bey(1480-1541) tarafından Bosna'ya pek çok eser kazandırılmış olup, bu nedenle de kendisi modern Bosna'nın kurucusu kabul edilen İsa Bey'den sonra şehrin ikinci kurucusu sayılmaktadır.
Gazi Hüsrev Bey'in Bosnaya kazandırdığı eserlerden biri olan Gazi Hüsrev Bey Camii 1531 yılında inşa edilmiş olup, kendisininde türbesi Caminin avlusunda yer almaktadır.
Et ve Süt Ürünlerinin satıldığı Grandska Trznica 1894-1894 yıllarında Yeni Rönesans tarzında inşa edilmiştir. Kuru et severler için uğranması gereken bir mekan.
Sonsuz Ateş Anıtı:
II. Dünya Savaşı sırasında ölen sivil ve askerler anısına sonsuza dek yanması hedeflenerek yapılmış olan anıt 06/04/1946 yılında açılmıştır. Günümüze kadarda ateş yanmaya devam etmiş ve halen yanmaya devam etmektedir.
Şehrin sokaklarında yürüyerek Saraybosna'nın ortasından geçen Miljacka Nehri kenarına inip, nehir kenarında şehir turumuza devam ediyoruz.
Nehir kenarında ilerlerken Festina Lente ve Güzel Sanatlar Fakültesi bizi karşılıyor.
Festina Lente Köprüsü; 38 mt uzunluğunda, Bosnalı üç mimar tarafından tasarlanmıştır. Kendine has formu sayesinde köprünün orta kısmında insanların dinlenip, çevreyi seyredebilecekleri bir seyir alanı da tasarlanmıştır.
Köprünün karşı yakasında Sizi, Güzel Sanatlar Fakültesi Binası karşılıyor. Bu yapı aslen 1899 yılında Karel Parik tarafından bir kilise olarak tasarlanmış olsa da günümüzde Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılmaktadır. Yapının zemin katı ise, elektronik mağaza olarak işlevine sahiptir.
Saraybosna Tiyatro Binası: 1899 yılında Karel Parik tarafından tasarlanmış bina yeni rönesans tarzında inşa edilmiştir. Ulusal tiyatro 1921 yılında bu binada gösterilerini sergilemeye başlamış olup, bina günümüzde de tiyatro olarak kullanılmaya devam etmektedir
Akşamüzeri olmuştu. Hava kararmaya doğru Gazi Hüsrev Bey Bezistan'ını da gezip, bir gün sonra çıkacağımız Mostar yolculuğu için dinlenmeye karar verdik.
Gazi Hüsrev Bey Bezistan:
Ferhadije Caddesi üzerinde yer alan 15yy'da yapımına başlanmış ve eklentiler ile 16yy'da en canlı zamanlarına ulaşmış yapı zamanının ticaret merkezlerinin başını çekmekteymiş. Bugün de kapalı bir çarşıolarak kimliğini sürdüren yapının içerisinde hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar bulunmaktadır.
Gezimizin ikinci gününü Mostar'a ayrımıştık.
Sabah erkenden, internet üzerinden kiralama işlemini gerçekleştirdiğimiz GUMAX firmasından aracımızı almak için havaalanına gittik. Biz Renault Megan aracı 100 KM yani 150 TL civarına kiraladık. Buna ilave sürücü ve full sigorta dahil değildi. Ayrıca bunlar içinde yaklaşık 30 KM ek ödeme yaptık.
Aracı havaalanından aldıktan sonra eve dönerken böreklerimizi de alıp, onun ardından eve geçtik. Börek konusunda Başçarşı'daki BUREGDZINICA BOSNA tek kelime ile enfes. 1 kilogram börek yaklaşık 15 TL'ye geliyor. Ayran olmadığı için yerine ise yogurt adında ayranın çok daha koyu kıvamdaki halini deneyebilirsiniz.
Börekleri alıp eve geldiğimizde hızlı bir kahvaltı yapıp, ardından da Mostar yollarına düştük.
Saraybosna'dan Mostar'a giden yol alabildiğine yeşil bir birki örtüsünün içinden geçiyor. Yol yaklaış 130 km. Fakat yol genelinde gidiş geliş hizmet ettiği ve 80 km ile hız sınırlaması bulunduğu için duraksızın gidilse bile 2 saat gibi sürmektedir.
Biz yolda giderken, Jablanica Gölünde durup hem fotograf hem de dinlenme molası verdik. Jablanica Gölü, 30 km uzunluğunda, denizden 202 mt yüksekte 13 km2 lik bir alan kaplamaktadır. Göl 1953 yılında inşa edilen hidroelektrik santal barajının su tutması ile Nerevte Nehrinde yapay olarak oluşturulmuş en büyük göl olma ünvanına sahiptir.
Nihayet MOSTAR'a varmıştık. Mostar, HERSEK Kantonunun başkenti konumunda olup yakaşık 105.000 nüfusa sahiptir. Savaş sırasında Hırvatlar tarafından yıkılan Mostar Köprüsü ve yine savaş sırasında hasar gören yapılan savaşın ardından geçen yaklaşık 20 yıl içerisinde onarılmış olup eski güzelliğine kavuşturulmuştur.
Mostar'da köprüye gelmeden önce arnavut kaldırımı misali döşenmiş çarşı yolunda ilerliyorsunuz.
Daha sonra Sizi tüm ihtişamı ve güzelliği ile Mostar Köprüsü karşılıyor.
Devam edip köprüden geçtiğinizde yine arnavut kaldırımlı şirin bir yoldan sağlı sollu mağazaların arasından ilerliyorsunuz. Arkanızı döndüğünüzde işte Mostar Köprüsü diyorsunuz. İyi ki gelmişim ne iyi etmişim diyorsunuz.
Ama bununla yetinmeyin. İlerlemeye devam edin, karşınıza Koski Mehmet Paşa Camii çıkacak. Az daha ilerlediğinizde ufak bir çay bahçesi Sizi karşılayacak. Burada Boşnak Kahvenizi içip, turun kalanı için güç toplayıp köprünün güzel fotograflarını çekebilirsiniz.
Kahveleri de içip dinlendikten sonra Koski Mehmet Paşa Cami ziyaret edilmelidir.1617, 1618 yıllarında inşa edilen Caminin minaresine çıkmalı ve buradan Mostarı seyretmelisiniz. Minareye çıkmak için ücret ödenmesi gerekiyor. Türklerden 2 Euro, diğer turistlerden 4 Euro alıyorlar. Toplam 88 basamak saydım. Dile kolay Mostarı havadan görmenin bir de bedeli olmalı.... Ama çıkıp, Mostar'ı bir de minareden seyrettiğinizde buraya gelmeye değdiğini bir daha anlıyorsunuz....
Mostar'daki gününüzde bir miktar zaman ayırabilirseniz, Blagaj görülmelidir. Mostar havzasının güneydoğu bölgesinde yer alan bu kasaba, Bišće ovasının kenarında bulunan ve kent yapısı rahatlıkla Bosna-Hersek'in diğer yapılarından kolaylıkla ayırt edilebilen, Bosna-Hersek'in en değerli kentsel ve kırsal alanlarından biridir. Blagaj'ın ılıman bir iklimi olduğu için, bu şehrin ismi büyük olasılıkla Boşnakça'da ılıman anlamına gelen Blaga kelimesinden gelmektedir. Ünlü Blagaj Tekkesi ise Buna Nehri'nin kaynağında bulunmaktadır. Blagaj Tekkesi, Osmanlı mimarisi ve Akdeniz tarzının etkileriyle 1520'li senelerde inşa edilmiştir ve Bosnalılar tarafından ulusal anıt kabul edilir.
Saniyede 43.000 litre suyun çıktığı Buna Nehri'nin kaynağındaki tekke Osmanlı döneminde bölgede önemli bir tekkeymiş. Sarı Saltuk ve Aşık Paşa'nın da türbelerinin bulunduğu tekke ayrıca Evliya Çelebi tarafından da zeyaret edilmiştir.
Blagaj'da mekan olarak kısıtlı da olsa yemek mekanları mevcuttu. Fakat biz yemeği Mostar'da yemek için tekrar Mostar'a doğru yola çıktık. Esasen Mostar'da nerede yemek yiyeceğimizi önceden belirlememiştik. Seçimimizi, Şadırvan Restoran'dan yana kullandık. Gerçekten çok zevkli ve yemekleri de bir o kadar lezzetli idi.
6 kişiye göre ısmarladığımız Boşnak yöresel yemekleri ve köfteler için toplam 90 KM yano 135 TL gibi makul bir ücret ödedikten sonra restorandan ayrılıp, Bosna Hersek'e doğru dönüş yoluna çıkıyoruz.Hızlı bir şekilde hem Mostar Köprüsüne bir kez daha görebilmek için, hem de gece ışıklar ile yıkanan köprünün fotografını çekebilmek için tekrar köprüyü görebileceğimiz köprünün karşı yakasına yöneldik.
Akşam geç saatlerde Mostar'dan Saraybosna'ya dönmüştük. Aracı, evin yakınındaki kapalı otoparka kapatıp dinlenmek ve bir sonraki gün için güç toplamak için eve gittik.Sabah erken saatte kalkıp, aracı havalanında GUMAX acentasına teslim ettikten sonra yine kahvaltılık böreklerimizi alıp eve gittik. Kahvaltının ardından, şehri turlamaya kaldığımız yerden devam etmek için kendimizi şehrin sokaklarına bıraktık.
Saraybosna'da yer alan Ortodoks Kilisesi, Balkanların en büyük ortodoks kiliseleri arasında yer almakta olup, 1863-1874 yılları arasında inşa edilmiştir. Ortodoks Kilise'sinin önündeki meydanda seyyar kitap satıcıları ve bir santranç alanı bulunuyor. Her geçişimizde santranç alanında insanların santranç oynadığını ve ciddiye aldıkları bu işinde seyircileri tarafından takip edildiğine şahit oluyoruz. Benzer tablo ile Belgrad'da da karşılaşmıştık.
Nehir kenarında şehir turumuza devam ederken Eyfel Köprüsünden geçiyoruz.
Nehir kenarında yolumuza devam ediyor ve çevremizi gözlemliyoruz. Eyfel Kulesi şehrin batısında iken Latin Köprüsü şehrin doğu ucunda yer almaktaydı. Latin köprüsüne doğru yolumuza devam ediyoruz.
Latin Köprüsü:
Saraybosna şehrinin ortasından geçen, Miljacka nehri üzerinde yer alan köprü 1541 yılı tarihli bir belgeye göre deri tüccarı Hüseyin Bey tarafından inşa ettirilmiştir. 1565 yılında Ali Ayni Bey tarafından köprü taş malzeme ile tekrar inşa edilmiştir.1791 yılındaki sel felekatinden sonra zarar gören köprü tüccar Abdullah Aga Briga tarafından restore edilmiş ve günümüze dek varlığını sürdürmüştür.
Köprü adını Dubrovnikli Katolik hıristiyan ustaların yaşadığı Latinluk olarak bilinen bölgeyi Başçarşıya bağlaması nedeniyle Latin Köprüsü adını almıştır.
Köprü, esasen 28 Haziran 1914'de Saraybosna'yı ziyaret eden Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Sofiya'ya düzenlenen süikast ve ardından patlak veren Birinci Dünya savaşı ile anılmaktadır.
Sırp Milliyetçi Gavrilo Princip'in 28 Haziran 1914 yılında Saraybosna Belediye Başkanı Fehim Çurçiç ile buluşmaya giden Franz Ferdinand ve eşinin ölümleri ile sonuçlanan suikasti düzenlemesinin ardından yardımcıları ile beraber suikastçi yakalanmış olsa da bu olayın 1 ay ardından Avusturya-Macaristan, Sırbistan'a savaş ilan etmiş bunun ardından da Rusya Avusturya-Macaristan'a, Almaynya'da Rusya ve Fransaya savaş ilan etmiş ve 1. Dünya Savaşı patlak vermiştir.
Latin Köprüsünün daha sonraki bölümlerde de değineceğimiz köprünün Başçarşı tarafında yer alan Museum Sarajevo 1878-1918 de dönemin belgeleri suikastte kullanılan silahlar ve Franz ve Sofiya Ferdinand'ın heykelleri görülebilir.
Nehrin güney yakasında yer alan park alanda hem dinlenip, hem de At meydanı parkını ve içindeki köşkü ziyaret ediyoruz. At meydanı parkı, eskiden köle ticareti ve suçluların idamı için kullanılan bir kamusal alanmış. Park içerisinde 1913 yılında inşa edilmiş Muzicki Köşkü şu an bir kafe olarak işletilmektedir.
Şehirde gezilebilecek bir çok müze var. Fakat bu müzeler Pazar günü kapalıymış. Biz programlama da bir hata yaptık ve Pazar gününe müzeleri ayırmıştık. Müzeler kapalı olduğu için şehirde diğer yapıları gezmeye devam etmeye karar verdik.
Şehri nehir güney yakasını gezerek keşfetmeye devam etmeye karar verdik. İlk karşılaştığımız yapı Hünkar Camisi oldu.
Hünkar Camii:
1457 yılında Saraybosna'nın kurucusu kabul edilen İsa Bey tarafından dönemin Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet'i onurlandırmak için yapılmıştır. Bugünkü haline ise zaman içinde yapılan eklentiler ile Kanuni döneminde yapılan eklentiler ile 1566 yılında gelmiştir. Bizim Saraybosnada olduğumuz dönem içerisinde camide restorasyon çalışmaları sürüyordu.
Hünkar Caminin ardından,1914 yılında inşa edilmiş Neo-gotik tarzdaki Francisca Kilisesini ve kilisenin karşısında yer alan bira fabrikasını görüyoruz.
Tekrar şehrin kuzeyine doğru yöneliyor ve nehir kenarına geri geliyoruz. Nehrin güney yakasında yer alan INAT KUÇA'nın hikayesi şöyledir. Avusturya Macaristan İmparatorluğunun Bosna'yı işgalinin ardından İmparatorluğun inşa etmeyi planlamaktadır. Belediye Binasının inşaatı için düşünülen alanda bulunan yapının sahibi ise binayı ve arsayı terk etmemektedir. Bunun üzerine bina sahibi ile pazarlıklar yapılmıştır. Bu pazarlıkların sonucunda ise binanın sahibi , kendisine yüklü miktarda altın ve ayrıca nehrin karşı kıyısında İNAT KUÇA'nın şu anki yeinde eski evin sökülen tuğlalarının taşınması ve yeniden inşa edilmesi şartı ile arsayı terk etmiştir. Şu an restorant olarak yapı hizmet vermektedir.
INAT KUÇA'nın karşısında Latin Köprüsünden geçtikten sonra karşınıza Belediye Binası olarak inşa edilmiş Fas mimarisindeki yapı Sizi karşılıyor.
Belediye Binası (City Hall): Eski şehrin en doğusunda yer alan yapı Fas mimarisinde inşa edilmiştir. 1896 yılında Avusturya-Macaristan dönenimde inşa edilen yapı şehir yöneticisinin ikametgahı olarak planlanmıştır. 2. Dünya savaşı sonrası kütüphaneye dönüştürülen yapı 1992-1995 yıllarındaki savaş nedeniyle hasar görmüş ve yapı içerisinde bulunan 155.000 adedi nadir bulunabilen 1.500.000 kitap ve 700 el yazması bombardıman ve yangında yok olmuştur. Yapı, günümüzde restore edilmiş olup, sergi ve kültür merkezi amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Şehrin hemen dışında yer alan hayvanat bahçesi küçükte olsa çocuklu aileler için vakit geçirilebilecek bir mekandır. Sebil'den yaklaşık 6 KM yani 9 TL'ye gidilebilecek hayvanat bahçesi çocuklar için oyun parkları ile beraber eğlencei vakit geçirilebilecek bir alandır.
Hayvanat bahçesi sonrası FerhadijaCaddesinde yer alan Gazi Hüsrev Bey Bezistan'ı gezdik. 15yy da inşa edilmiş yapı eklemeler ile 16yy da ticari hayatta aldığı yer ile doruk noktasına ulaşmıştır. Günümüzde de yerel ürünlerin satıldığı dükkanlar bu kapalı çarşı içerisinde yer almaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında inşa edilen Bosna Hersek'teki 21 saat kulesinden 30 mt yüksekliği ile en uzun olanı konumundadır. 17 yy'da Evliya Çelebi'nin kaleme almış olduğu seyahatnamesinde de bu kuleye değinilmektedir.
Akşam yemeği için Cevabdzinica Galatasaray'da eski Galatasaray'lı futbolcu Tarık Hodziç'in mekanında yemeye karar verdik.
Akşam yemeğide cevabi salata yiyip, yoğurt içtik. Damak tadı gerçekten çok güzeldi. Yemekte tanıştığımız İstanbul'da yaşayan Boşnak göçmeni bir bayan ile sohbet ettiğimizde Vrelo Bosna'nın mutlaka görülmesi gerektiğini söyleyip, aklımıza burayı gezme fikrini düşürdü.
Akşam yemeğinin ardından şehrin gece fotograflarını çekmeye karar verdik. Fotograf makinelerimizin ayaklarını alıp, şehrin sokaklarını arşınlamaya başladık.
Sabah kalkıp, Vrelo Bosna'ya gitmek için Taksiye bindik. Toplu taşım araçlarından 3 numaları tramvay ile de İlidza'ya gidip oradan ulaşılabilecek olan Vrelo Bosna'ya daha hızlı varabileceğimiz için taksi ile gitmeye karar verdik. Şehir merkezine yaklaşık 15 km mesafedeki Vrelo Bosna'ya 16,50 KM karşılığında taksi ile gidebiliyorsunuz.
Bosna nehrinin doğduğu kaynakta yer alan Vrelo Bosna parkı dinlendirici ve muhteşem bir doğaya sahip.
Vrelo Bosna'da ahşap köprülerin üzerinde gezip, ardından dere kenarındaki kafede bir şeyler yenip içilebilir.
Daha sonrasında Velika Aleja'da fayton yolculuğunu muhakkak yapmalısınız. 3,5 km uzunluğundaki yaklaşık 730 adet asırlık ağacın ortasından geçen bu yeşil tünel Sizi Vrelo Bosna'dan İlidza'ya götürecektir. Bu yolculuğun bedeli ise 15 KM yaklaşık 22 TL tutmaktadır.
Keyifli fayton yolculuğumuzdan sonra ILIDZA'ya varıyoruz. ILIDZA, bölgenin Avusturya Macaristan İmparatorluğu himayesine girmesi ile önem kazanmış bir merkez. Ayrıca termal ve şifalı suları ile de Osmanlı döneminde de önemli bir merkezmiş. ILIDZA ismi de Ilıca'dan şifa veren İlaç kelimesi kökeninden gelmektedir.
Ilidza'daki tramvay istasyonundan binebileceğiniz tramvay ile Başçarşıya yaklaşık 40 dk da ulaşmanız mümkün. İlidzadaki tramvay istasyonu faytonların İlidzadaki durağından yaklaşık 20 dk yürüyüş mesafesinde yer alıyor.
Akşamüzeri dönüş uçağımıza gitmeden önce bir kaç müzeyi de gezmek istedik. İlk önce Latin Köprüsü karşısındaki Museum Sarajevo 1878-1918 müzesini gezmeye karar verdik. Bu müze, Saraybosna'nın Avusturya Macaristan dönemine ışık tutmakta olup, 1. Dünya Savaşının başlangıcını tetikleyen suikast hakkındaki bilgi, eşya ve dökümanları da barındırmaktadır. Giriş ücreti 4 KM
Buranın ardından, 18yy da Saraybosna'da yaşayan zengin bir Sırp ailesi olan Despic'lerin günümüzde müze olan evlerini gezdik. (Giriş 3 KM)
Daha sonrasında Brusa Bezistanı gezdik. İlk çağlardan Avusturya Macaristan dönemine kadarki Saraybosna hakkında fikir veren müzenin içinde bulunduğu yapı, Osmanlı döneminde Bursa'dan gelen kumaşların satıldığı bir çarşı konumundaymış.
Zamanımız gelmişti. Daha gezilecek bir çok yer olan bu şehirden güzel anılarımızla ayrılamanın zamanı gelmişti. Birşeyler atıştırıp, havalanına gitmek için bir taksi çağırıp havaalanına gittik. (Şehir merkezinden havalimanına taksi yaklaşık 13 KM tutuyor)