
İzmir Merkeze yaklaşık 60 km uzaklıkta yer alan Metropolis Antik Kenti, düzenlemeleri büyük ölçüde tamamlanmış olarak ziyarete açılmıştır. 2015 yılı içerisinde ilk 9 ay toplamı sadece 513 olan ziyaretçi sayısı zaman içerisinde ören yerinin tanınması ve çeşitli etkilikler ile artacaktır. (kaynak:Kültür Bakanlığı İstatistikleri) Müzekart ile ziyaret edilebilen antik kent İzmirliler için ailecek bir pazar günü gezi programı yapılabilecek mesafededir.
İzmir’in Torbalı İlçesinde yer alan Antik Kent, Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerine kurulmuştur.
Metropolis İonia bölgesinin antik bir kentlerinden biridir. Smyrna ile Ephesos arasındaki antik yol üzerinde kurulan kentte ticaretin geliştiği, hatta Hegesias isimli bir bankerin varlığı yazıtlardan öğrenilmektedir.
Metropolisli zengin yurttaşları şehirde stoa, tiyatro ve gymnasium gibi anıtsal yapıların yapımına parasal katkıda bulunmuşlardır.
Metropolis, Ana Tanrıça Kenti anlamına gelir. Meter Gallesia isimli Ana Tanrıça’nın tapınağının bulunduğu kutsal mağara, kentin beş kilometre kadar kuzeyinde Uyuzdere mevkiinde yer almaktadır.
AKROPOL:
Şehirde Helenistik Dönemde başlayan yerleşim zaman içinde Roma ve Bizans Dönemine kadar sürmüştür. Helenistik Dönemde inşa edilen akropol(surlar), MÖ 1 yy’da kentin koruyucu tanrısı ARES’i onurlandırmak için yapılmış bir tapınağı çevrelemekteydi.
Bizans Dönemine gelindiğinde ise, artık akropolis bir kale vazifesine bürünmüş ve içersinde sivil halkın yaşamaya başladığı bir yerleşke halini almıştır.
TİYATRO:
Helenistik Dönem’de yapılmış tiyatroların en erken örneklerinden biri olan Metropolis Tiyatrosu, tamamen anakaya oyularak oluşturulmuştur. Ele geçen yazıt ve buluntulara göre, tiyatro gösterilerinin yanı sıra sosyal ve dini törenlerin de yapıldığı anlaşılmaktadır. 1990 yılından beri yapılan kazılar sonucu, iyi korunmuş sahne (skene), oturma sıraları (cavea) ve oyun alanı (orkhestra) ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 4000 seyirci kapasiteli tiyatronun oturma yerleri, dairesel bir koridor (diazoma) ile ikiye ayrılır.
Roma Dönemi’nde sahne ve orkestra mimarisinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Oldukça dar sayılan Helenistik sahne genişletilmiş ve orkhestra zemini mavi-beyaz mermerle kaplanmıştır. Soylu koltukları ise, orkhestra içindeki özgün konumlarından cavea önüne taşınmıştır.
MECLİS BİNASI (BOULEUTERION)
Antik dönemin meclis binaları olarak adlandırılan bouleuterionlarda, kentin yönetimiyle ilgili kararlar alınırdı. MÖ. 2. yüzyılın ortalarında yapılan Metropolis Bouleuterionu, 16,90 x 17,70 m. boyutlarıyla kareye yakın bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu, ışınsal merdivenlerle iki bölüme ayrılmıştır. Dairesel formlu oturma sıraları, antik tiyatrolarda olduğu gibi tasarlanmıştır.
13. yüzyılda yapılan Bizans Kalesi’nin güney duvarı, meclis binasının tam ortasından geçirilmiştir. Bizans Döneminde bir çok yerde rastlanan eski yapıların yapı taşlarını kullanarak, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yapılar yapmaları gibi burada da eski yapının üzerinden kale duvarlarını geçirmişlerdir.
HAMAM (GYMNASIUM)
Roma Hamamları, yıkanma işlevinin yanı sıra, günümüzdeki cafe ve spor merkezleri gibi iletişim alanlarıydı. Tipik bir Roma Hamamı’nda sıcaklık (caldarium), ılıklık (tepidarium) ve soğukluk (frigidarium) bölümleri bulunmaktaydı. Metropolis Hamamı’nda bunlara ek olarak, masaj odası (haleipterion) ve ön salonun (probalaneion) da bulunduğunu yazıtlardan anlaşılmaktadır.
Caldarium döşemesi altında bulunan boşluklarda, sıcak havanın dolaşmasıyla (hypocaust sistem) mekanın ısıtması sağlanmaktaydı. Frigidarium ise, üzeri tonozla örtülmüş küçük bir havuzdan (piscina) oluşuyordu.
Frigidarium’un hemen güneyinde üç oda ve önlerindeki sütunlu holden oluşan Gymnasium bulunuyordu. Erken Roma Dönemi’ne tarihlenen bir yazıtta, Hamam’la birlikte yapı kompleksini oluşturan Gymnasium’un, Aleksandra Mirton isimli bir kadın tarafından yönetildiği belirtilmektedir.
Halen kazıların devam etmesi nedeniyle içeriden gezme fırsatı bulamadığımız için ancak dışarıdan bazı fotograflarını çekme imkanını bulabildik.
ATRIUMLU EV
Antikkentte yapılan kazılarda şehirde düzenli bir yapılaşmanın olduğu anlaşılmaktadır. 2003 sezonunda yapılan çalışmalar sonucunda ortasında avlu ve havuz bulunan yapılar ortaya çıkarılmıştır. Belirli bir sistem içerisinde yerleştirilmiş yapıların boyutları 18×18 mt gibidir.
Yapılan kazılarda ayrıca Atriumlu Ev olarak adlandırılan bu yapıların birinin içerisinde BONA FORTUNA yani İYİ ŞANSLAR yazısının mozaik ile yazıldığını görebilirsiniz.
STOA
Yağmur ve güneşten korunmak amacıyla yapılan stoalar, dini törenlerde, siyasi ve felsefi toplantılarda, ticari ve kültürel etkinliklerde kullanılmaktaydı. MÖ. 2. yüzyılda inşa edilen Metropolis Stoası’nın uzunluğu 67 m. ve genişliği 10 m. ölçülerindedir.
Yapının çatısı, Dor düzenindeki iki sütun sırası ile taşınmaktadır. Stoa kazılarında ortaya çıkarılan sütunlarda, inşaat için bağışta bulunanların adlarının yazılı olması nedeniyle, sponsorluk kurumunun ilk örneklerinden biri olduğu düşünülebilir.
Roma Dönemi’nde Stoa’nın güney kısmında zemin altına, beş adet tonozlu mekan eklenmiştir. Bizans Dönemi’nde ise, Stoa kalıntıları üzerine kalenin sur duvarları ve kuleleri inşa edilmiştir
LATRINA
Metropolis Latrinası (Genel Tuvalet) yaklaşık 20-25 kişilik “U” planlı 11,50X5,75 m ölçülerinde bir yapıdır.
Latrina, Metropolis Yukarı Hamamı’nın Güney Doğu köşesine M.S. 2. yy sonu ile beraber entegre olmuştur. Böylece hem ana cadde ve sokakların kesiştiği merkez bir nokta seçilmiş, hem de hamamın su sistemlerine yakınlık sağlanmıştır.
Latrina’nın temiz ve pis su kanalları sağlam olarak ele geçmiş olsa da oturma yerleri ele geçmemiştir. Yapının kazı sırasında, pis su kanalarında yoğun olarak çiviye rastlanması oturma yerlerinin ahşap olabileceğini göstermektedir.
Ayrıca Latrina’nın ortasında temizlikte kullanılan süngerli sopaların konduğu kireç taşından küçük bir hazne ele geçmiştir.
PERISTIL EV
Metropolis kazılarında 2008 sezonunda antik tiyatronun güney yamacında tiyatro ve şehir merkezi bağlantısını araştırmak amacıyla yapılan kazılarda ortaya çıkan peristil avlulu ev şimdiye kadar kent ile ilgili bilinmeyen sivil yaşama ait detayları aydınlatmaya başlamıştır.
Ortadaki geniş avlu mermer levhalar ile kaplanmış ve her kenarında dört sütun sırası ile çevrelenmiştir. Kazılarda düz gövdeli sütunların İon başlıklarına sahip oldukları anlaşılmıştır. Sütunlar yaklaşık olarak 2.50 metre mesafe ile yerleştirilmiş yüksek postamentler üzerinde durmaktadır. 10×10 metre boyutlarındaki peristil kuzeyden güneye doğru hafif bir eğime sahiptir. Peristili çevreleyen mekânlar ise içerdekileri renkli duvar sıvaları ve zengin buluntuları ile yapının Roma Dönemi’nde yaşamış varlıklı bir Metropolis’liye ait olduğunu göstermektedir.
Doğu tarafta yer alan dikdörtgen havuz yekpare mermer blokların kurşun ile birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
MOZAİKLİ SALON
Tiyatronun hemen doğusunda yer alan Roma İmparatorlu’ğu Dönemi’ne ait tabano güzel mozaiklerle süslü büyük bir mekanı resepsiyon salonu olarak tanımlanmaktadır.
Duvarlarında freskolar ile bezenmiş bu salonun mozaikli tabanının ortasında Dionysos ve eşi Ariadne ile çevresindeki mitolojik figürlerden oluşan dört mevsim sahnesi tasvir edilmiştir.
Örenyeri ziyarete yeni açıldığı için bizim ziyaret ettiğimiz Ekim 2015’te daha antikkent içersinde veya girişinde bir kantin v.s. bulunmamaktaydı. Bu nedenle su ve atıştırmalık erzaklarınızı yanınızda getirmenizi öneririz.
Çocuklarına antik kent ve müze gezme kültürünü aşılamak isteyen aileler için antik kent ziyaretçi sayısı daha bu seviyelerdeyken yani sakinken çok uygun bir başlangıç yeri sayılabilir. Kentte yapıların arasında gezilebilmesi için çok güzel bir şekilde doğa ile uyumlu yürüyüş yolları düzenlenmiştir.
Akropol’e çıkarken akropolün konumu nedeniyle uzun bir merdivenli yolu çıkmanız gerekiyor. Fakat merdivenli bir patika yol ile düzenlenmiş güzergah çok düzenli bir şekilde organize edilmiş.