Afrodisias Antik Kenti, UNESCO Dinya Mirasları listesine 2017 yılında girmiş olan Aydın ilinin, Karacasu ilçesine bağlı Geyre Mahallesi sınırları içerisinde yer bir antik yerleşim yeridir.
Kent, Menderes Irmağı’nın bir kolu olan Dandalaz Çayı’nın oluşturduğu bereketli bir vadide denizden yaklaşık 600 mt yüksek bir düzlükte yer almaktadır. Antik dönemde kentin en büyük doğal kaynaklarının başında, kentin kuzeyinde yer alan Babadağ’ın eteklerindeki mermer ocakları gelmektedir. Bu ocaklardan çıkan beyaz, mavi-gri mermerler sayesinde Afrodisias döneminin (M.Ö 1 yy’dan M.S. 5 yy’a kadar) en önemli heykeltraşlık eğitimlerinin verildiği bir merkez haline gelmiştir. Ören yeri ile müzesinin iç içe olduğu nadir Ören Yerlerinden biri olan Afrodisias’ta müzede bir çok heykel ve küçük objeyi de inceleme fırsatı bulabilirsiniz.
M.Ö. 5.000 ortalarına kadar uzanan Afrodisias tarihi M.Ö. 6 yy’a kadar küçük bir köy görünümünde iken, M.Ö. 2 yy’da Menderes Vadisi’ndeki yoğun şehirleşme döneminde kent devleti statüsü kazanmıştır. M.Ö. 1 yy.’da Roma ile yakın ilişkilere sahip kent, daha sonra Roma İmparatoru olarak Augustus unvanı olacak Octavian tarafından “Tüm Asya’dan kendime bu kenti seçtim.” sözü ile koruma altına alınmış ve M.Ö. 39 yılında vergi muafiyeti ve özerklik gibi ayrıcalıkların tanınması ile hızlı bir gelişim sürecine girmiştir.
Kent, Babadağ eteklerinden çıkarttıkları mermerler ile MS 5 yy’a kadar bütün Akdeniz havzasında heykeltraşlık alanında çok büyük bir üne kavuşmuştur.
Kent ile ilgili ilk çizimler 1835 yılında İngilizler tarafından yapılmış olsa da esasen kent ile ilgili çalışmalar Ara Güler’in Aydın’ın Geyre beldesinde bir baraj açılışı için bölgeye gitmesi ve dönüşte yolunu kaybetmesinin ardından, bir köyden geçerken köylülerin tarihle içiçe yaşadığını görmesi ve bunları fotograflamasının ardından başlamıştır. Ara Güler, çektiği fotogafları İstanbul’da bir çok kuruma göndermiş olsa da gerekli ilgiyi görememiş ve en sonunda fotografları Times dergisine göndermiştir. Time Dergisi fotograflardan etkilenmiş ve Ara Güler’den fotografları renkli olrak çekmesini istemiştir. Ardından Ara Güler tekrar aynı köye giderek renkli fotoğraflar çeker. Bu yolla dünya basınına dağıtılan fotoğraflar bir anda büyük yankı uyandırır. Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başladıklarında burasının Roma İmparatorluğu’na ait, tarihi MÖ. 500’li yıllara dayanan ve ismini tanrıça Afrodit’ten alan Aphrodisias antik kenti olduğunu anlarlar.
Kazı çalışmaları da tüm bunlardan sonra 1961 yılında Prof. Dr. Kenan T. Erim’in Aphrodisias’a gelip hayran olmasından sonra, kazılar başlar.
Prof D. Kenan Erim’in girişimleri ile New York Üniversitesi tarafından bölgede çalışmalar başlamış olup, uzun yıllar Kenan Erim yönetiminde kazılar devam etmiştir. 3 Kasım 1990’da vefatının ardından, kendisinin ölümünden 3 hafta öncesinde restorasyonu tamamlanan Anıtsal Tören Kapısının güney tarafına, yani bir başka değişle ömrünün yarısını adadığı kente defnedilmiştir.
Şehrin hikayesinden sonra sıra şehirdeki yapılar hakkında bilgi vermeye geldi. Öncelikli olarak şehrin planı ve kullanabileceğiniz gezi rotasını belirtir tanıtıcı tabelayı şehre girişte inceleyebilirsiniz.
Haritanın hemen yanında şehir ile ilgili, kurulum, gelişim ve terk edilmesi sürecine kadarki tarihi bilgiler de aktarılmaktadır. Bu tabelayı inceledikten sonra yolumuza sağ taraftan devam edersek, bizi ilk olarak Tören Kapısı karşılayacaktır.
SEBASTEİON; 1979 yılında Prof. Kenan Erim tarafından bulunan ve tanrıça Afrodit ve Roma İmparatorluğun ilk imparatoru olan Julia Cladius sülalesine adanmış büyük bir tapınak kompleksidir. Yapımı süresince birkaç deprem geçirmiş ve hasar görse de onarılarak tamamlanmış bir yapıdır. Aşağıdaki resimde esasen merdiven ile çıkılan alanda bir tapınak yapısı bulunmakta idi. Fakat bu yapı maalesef günümüze kadar varlığını sürdürememiştir. 12 mt ye 90 mt ölçülerindeki tamamı mermerden yapılmış bu tapınak kompleksinin her iki uzun kenarındaki stoalar 90 mt uzunluğa ve 12 mt yüksekliğe sahipti. Bu stoalar üç katlı olup, alt kat Dor düzeninde, orta kar İon düzeninde ve 3. kat Korint düzeninde sütunlar ile inşa edilmiş ve araları da mermer kabartmalar ile süslenmişti.
TETRAPYLON (Anıtsal Tören Kapısı); M.S. 3 yy da inşa edilen bu kapı ile kutsal alana girilmektedir. Bu kutsal alanı çevreleyen kolonlar, kemerler, kabartmalar ve frizler mevcuttu.. Afrodit tapınağının hemen önünde yer alan Tetrapylon şehre gelenleri karşılayan görkemli bir mimari eserdi.
Hadrian Hamamı: Roma imparatoru Hadrian Anadolu’ya yaptığı seyahatlerin birisinde Aphrodisias’a gelmiştir.Kent meclisi bu ziyaretin anısına bu hamam kompleksini yaptırmışlardır. Hamam erkek ve kadınların ayrı ayrı yıkandıkları iki büyük bölümden oluşmaktadır. Hamamda soyunma-giyinme (apodetarium), soğukluk(frigadarium), Ilıklık(tepidarium) ve sıcaklık(kaldarium) bölümleri bulunmaktadır. Yapının ortasında sığ bir kare havuz bulunan ikinci bir avlu da yer alır.
Güney Agora: Şehrin ikinci kamusal meydanıdır ve sırtını Kuzey Agora’ya yaslamıştır. Uzun ve sütunlarla çevrili bir meydan olan Güney Agora’nın (215 X 70 m) en erken yapılmış bölümü olan kuzey stoa, yerli bir aristokrat olan Diogenes tarafından İmparator Tiberius’a (M.S. 14-37) ithafen yaptırılmıştır. 1980’li yıllarda başlayan kazı çalışmalarında agoranın ortasonda anıtsal bir havuz yapısı(170 mt x 30 mt) kalıntıları gün yüzüne çıkartılmaya başlamıştır. 2012’de hızlanan kazılar ile bu yapı her geçen gün daha da gün yüzüne çıkmaktadır. Aşağıdaki fotograflardan sol taraftaki Afrodisyas’ı 2000’li yılların başındaki ziyaretimizde çektiğimiz Güney Agora fotografı olup, sağdaki ise 2018 yılında çektiğimiz Güney Agora fotografıdır.
Müze: Ören yerini gezdikten sonra Müze’de sergilenen heykelleri ve küçük eserleri inceleyebilir, yanlarındaki bilgilendirmeleri okuyarak kabartma ve heykeller hakkında daha çok deyatlı bilgi alabilirsiniz.
