Aydın ili, Germencik ilçesi, Ortaklar beldesine bağlı Tekinköy sınırları içinde, Ortaklar-Söke karayolu üzerinde yer alan Magnesia, antik kaynaklara göre Thessalia’dan gelen ve Anadolu’ya ilk gelen Helenler arasında sayılan Magnetler tarafından kurulmuştur. Magnet’ler efsanevi önderleri Leukippos öncülüğünde Apollon’un kehaneti ile Girit adası üzerinden Anadolu’ya gelirler ve o zaman bir körfez olan şu anki Bafa gölü yakınına Samsun Dağı eteğinde karaya çıktıkları noktada bu şehri kurarlar. Kentin yeri MÖ 399 yılındaki Pers istilası sonrası değişmiş olup, halen ilk yerleşim bulunamamıştır. Bunun üzerine şu anki Magnesia ya da Menderes Nehri Kenarındaki Magnesia adı yani Magnesia ad Maeandrum denmiştir.
Kent’i kuranların kökeninin Aiolialılar olması nedeniyle kent her nekadar İonia Bölgesinde bulunsa da hiçbir zaman İonia Birliğine alınmamıştır. Efsaneye göre kenti MÖ 680-652 yılları arasında taktığı yüzükle görünmez olabilen Lidya Kral Gyges yönetmiştir. ” Bu hikaye tanıdık geldi mi? 🙂 “
Kentin baş tanrıçası Artemistir. Helenistik dönein en güzel Artemis Tapınağı ve kutsal alanı bu şehirde bulunmakta idi. Yapılan kazı çalışmaları ile açığa çıkarılan stadion ise dünyada bilinen en büyük stadion olma özelliğine sahiptir. Buradaki kabartmalar Magnesia’nın bir yarışlar şehri olduğunu göstermektedir.
Antik kente giriş noktasında aracınızı park ettiğinizde şehri gezmeye, Artemis Kutsal Alanı ile başlamış oluyorsunuz. Yandaki planda 1 numara ile gösterilen Artemis Kutsal Alanı, içerisinde Artemis Tapınağını, Artemis Sunağını, Kurban Alanını, İon Sütun Anıtını, Kaideler Stylobatını, Stoaları, Latrina, Kütüphane, Thrak Kralları Anıtını, Toplantı Alanını, Kutsal Kaynağı ve Exedra ve Güney Podyumu içerisinde barındırır bir tapınak kompleksidir.
Sıra, bu muhteşem şehirdeki yapıları teker teker tanımaya geldi.
Dediğimiz gibi şehre girer girmez kendinizi Artemis Kutsal alanı içerisinde buluyorsunuz. Ve sizi ilk olarak Artemis Tapınağının alınlığın parçalarının tekrardan birleştirilmiş hali karşılıyor. Esasen bu alınlık Artemis Tapınağının sütunlarının üzerinde yaklaşık 15 mt yüksekte bulunmakta idi. Buradaki pencereden Artemis’in doğum gününde Artemis heykeli halka gösteriliyor ve halk bu kutsal anda Artemisi karşılarında görüyorlardı.
Artemis Tapınağının alınlığını geçince kendinizi tapınak kalıntıları içerisinde buluyorsunuz. Artemis tapınağının hemen batı kesminde yer alan (1b) Artemis Tapınağı sunağına ulaşıyorsunuz. Günümüzde sunağın sadece temel kalmıştır. U biçimli yaklaşık 3 mt yüksekliğindeki yapının kabartmalarının bir bölümü Berlin Müzesinde iken 3 tanesi ise kazı alanında sergilenmektedir. Sunak alanının bir diğer önemli özelliği de adakların bağlandığı halka yerlerinin halen görülebiliyor olmasıdır.
Sunağın hemen batı kesiminde kurban alanı bulunmaktadır. Bu alanın biraz daha batısında yapılan kazılar sonucunda beş basamak ile inilen bir havuz yapısı gün yüzüne çıkartılmıştır. Kutsal Kaynak olarak (1l) olarak tariflenen bu havuzda biriken ve buraya künkler ile getirilen su ile Kurban Alanında kesilen adakların kanlarının temizlendiği düşünülmektedir.
Toplantı alanında yönünüzü kuzeye çevirdiğinizde karşınızdaki yapılar Latrina(Genel Tuvalat) (1g)ve Kütüphane (1h) yapıları olacaktır. Buradaki Latrina iyi korunmuş ve restore edilmiş durumdadır. Aşağıdaki birinci fotografta gözüken havuzda su belli bir seviyeye kadar dolduktan sonra bir savak vasıtası ile taşmakta idi. Bu şekilde de suyun sesi ile tuvaletteki insanların seslerini bastırması sağlanmakta idi. İkinci fotografta ise fotografın sağ tarafındaki bir savaktan akan su tuvaletlerin önündeki kanaldan akmakta idi. Tuvalet ihtiyacını görenler buradan akan temiz su ile temizlik ihtiyaçlarını görmekte idi. Yerdeki açık mermer kanal dikkatlice incelendiğinde kanalın yan kısımlarındaki basılmaktan dolayı aşınmanın daha çok savak kısmına yani temiz suyun kaynağına yakın yerde olduğu görülmektedir. Buradan da insanların daha çok su kirlenmeden ilk kaynağa yakın yere oturmayı tercih ettikleri sonucuna varılabilmektedir. Yine hem 2 nolu hem de 3 nolu fotograflarda tuvalet sırasının arka kısmını süsleyen küçük mermer parçaların belli bir motif ile birleştirilmesi ile oluşan dekorları da görebilirsiniz. 4 nolu fotografta ise sunaktan kalan 2 adet kabartma görülmektedir.
Genel Tuvalet’in hemen yan tarafında kütüphane (1h) yapısından kalan yapı elemanlarının tekrardan bir araya getirildiği yapıyı görebilirsiniz.
Kutsal Alan’dan agoraya, Kutsal Alanın girişi olan Tören Kapısının (4a) kalıntılarının arasından geçerek geçebilirsiniz. Her iki cephesi de yani hem Kutsal Alan cephesi hem de Agora cephesi iki basamak üzerinde yükselen Tören Kapısı (Propylon) ortasında büyük bir kapının olduğu ve kapının sağı ve solunda 3er adetten toplam 6 sıra sütün üzerine yerleştirilmiş bir alınlı yapıdır.
Tören kapısından geçtikten sonra kendinizi agorada buluyorsunuz. Sol tarafa ilerlediğinizde sizi Çarşı Bazilikası (3) kalıntıları karşılayacaktır. Agoraya dik olarak konumlandırılan bu yaı, üç nefli, bir apsisli ve iki katlı olarak inşa edilmiştir. Kapalı çarşı niteliğindeki bu yapı, Bizans döneminde kiliseye çevrilmiştir. Bizans döneminde kendinden önceki dönemlerde inşa edilmiş yapıların yapı malzemelerinin kullarılarak yeni yapılar yapıldığı veya devşirildiği bir çok örnek bulunmaktadır.
Bazilika ile komşu olan agora(çarşı) (4) içerisinde bir tur atıp yolumuza devam ediyoruz.
Bu bölümdeki gezimizi tamamladıktan sonra tiyatrona gitmek için ilk girdiğimiz yöne doğru ilerliyoruz. Karşımıza bir saçak ile koruma altına alınmış alttan ısıtmalı yapı (15) çıkıyor. Bizans surlarının güneybatı köşesinde bulunan bu yapıda kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
Alttan ısıtmalı yapının yanından bizans surlarından çıkıp, yaklaşık 500 mt patikayı takip edip ilerlediğinizde, sizi tiyatron (10) karşılayacaktır. Bu tiyatronun en büyük özelliği hiçbir zaman tamamlanamamış olmasıdır. Theatron yani İzleyici Yeri olarak adlandırılan bu yapının Cevea’sının yarı çapı 35 mt, orkestra yerinin çapı ise 27 mt dir. Theatron büyük olasılıkla inşatı devam ederken yaşanan kuvvetli bir toprak kayması ile tamamlanamadan tahrip olmuştur. Orkestra podyumunu oluşturan alındaki nişlerin bazıların tamamlanmış, bazıları ise toprak kayması olduğunda tamamlanmamış olduğu bugün bile açıkça gözlemlenebilmektedir. Bu tiyatronu diğerlerinden ayıran bir diğer özellik ise antik dönem tiyatrolarında seyirciler cavea’ya tiyatro yapısının sağ ve sol kısmındaki alandan girerken bu tiyatronda orkestra podyumundan girişin verilmiş olmasıdır.
Magnesia’nın en gösterişli yapısı olan Stadion’a yürüyerek gidebilirsiniz, fakat isterseniz Magnesia’nın girişinde bıraktığınız aracınıza dönüp, araç ile de ulaşmanız mümkündür. Stadion’un tiyatrona mesafesi takip edeceğiniz yol ile yaklaşık 1100-1200 mt yi bulacaktır. Yolda sizi Kent Gymnasionu (7) ilk olarak karşılayacaktır. Gymnasion’un önündeki çataldan güney yönüne döndüğünüzde ise Stadion’a (8) ulaşmış olacaksınız.
Kent Gymnasion’undan sol tarafınıza dönüp toprak yolu takip ettiğinizde 30.000 kişilik, dünyanın en iyi korunmuş antik dönem stadionlarından biri olan ve 189 mt pist boyuna sahip, kabartmaları ile sanki bir açık hava müzesi görünümündeki stadion’a ulaşıyorsunuz. Buradaki kabartmalardan burada atlı araba yarışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kabartmaların aralarında yani pist kenarındaki cavea önündeki alında havuz yapılarından da atların su içtiğini gözlemleyebiliyorsunuz.
Bu muhteşem antik kenti gezmek için en az 3 saatinizi ayırmanız gerektiğini belirtmek isterim. Bu sürenin bile bu şehri gezmek için yeterli olmayacağını Magnesia’ya girdiğinizde anlayacak ve çıkmak bile istemeyeceksiniz.