İzmir Etnografya Müzesi ve Arkeoloji Müzeleri
Konak Merkez’in de yer alan müze kompleksi içerisinde Arkeoloji ve Etnografya Müzelerinin bir arada gezilmesi mümkündür.
Müzenin bahçesine girdiğinizde sizi Etnografya Müzesine ev sahipliği yapan tarihi bina karşılayacaktır.
Etnografya Müzesine ev sahipliği yapan binanın tarihi 1831 yılında kadar uzanmaktadır. Yapı o tarihte vebalılar için St. Roch Hastane ve Manastırı olarak inşa edilmiştir. Fransız’lar tarafından inşa edilen yapıda; Efes’ten getirilen bloklar ve mermer mezar taşları kullanılmıştır. 1845 yılında yapının bir bölümü Fransız’lar tarafından fakir ve kimsesiz Hıristiyanların bakılması için, bir bölümü de Doğum Evi ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi dönüştürülmüştür.
Bina, 1919 yılında, Ex-Oriente Lux (Doğu’dan Yükselen Işık) adıyla üniversite olarak kullanılmıştır. Atina’daki klasikçi üniversitenin aksine burası bir bilim akademisi olarak düşünülmüştü. Almanya’dan Yunan asıllı matematikte değişik teoremleri bulunan ünlü matematikçi Constantin Carathedodory buraya dekan olarak atanmıştır. İşgal yılları içinde bu amaçla kullanılan bina 1923’te tekrar boşaltılmıştır.
Bu bina, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yetimhane olarak kullanılmaya başlanmış, daha sonra Hıfzısıhha Müessesesi ve Sağlık Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmıştır.
2 Aralık 1984 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Etnografya Müzesi olarak düzenlenmek üzere devredilmiştir. 1985-1987 yıllarında restore edilen bina, Etnografya Müzesi olarak kullanılmaya başlanmış ve günümüze kadar da bu işlevini sürdirmektedir.
2 Aralık 1984 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Etnografya Müzesi olarak düzenlenmek üzere devredilmiştir. 1985-1987 yıllarında restore edilen bina, Etnografya Müzesi olarak kullanılmaya başlanmış ve günümüze kadar da bu işlevini sürdirmektedir.
Birinci kattaki İzmir’in ilk Türk Eczanesi (İttihat Eczanesi) ve keçecilik, nalıncılık ve tenekecilik sanatlarının örnekleri ile İzmir’in meşhur şerbetçisi (Demirhindi) bu bölümden ziyaretçileri selamlamaktadır.
İkinci katta bulunan 19. yüzyıl gelin odası ahşap kaplı tavanı ile o yıllardaki doğal haliyle izleyenlerin hayranlığını topluyor. Bu bölüme girmeden soldaki bölümdeki vitrinde de farklı yörelere ait çeşitli bebekler sergilenmektedir.
Bu bölümün devamında; gelinlik vitrinleri, oturma odası sünnet odası, mutfak malzemeleri vardır. 2. bölümde, Ege Bölgesi gelin başları, kadın süs eşyaları, Osmanlı Dönemi sikkeleri, el yazması kitaplar ve yazı takımları ile devrin silah örnekleri, ok, yay, zırh, kama, tabanca vb. bulunmaktadır. Ayrıca halı tezgâhı ve çeşitli yörelerden halı örneklerinin sergilendiği iki bölüm de ziyaretçilerin oldukça ilgisini çekmektedir.
Etnografya Müzesindeki gezintiden sonra aynı bahe içerisinde yer alan Arkeoloji Müzesinde, İzmir ve çevresindeki kazılarda bulunan tarihi eserlerin sergilendiği galerileri gezmeniz mümkün olacaktır. Şu an Arkeoloji Müesi olarak hizmet eden bina İzmir’deki Arkeoloji Müzesine ev sahipliği yapan dördüncü bina durumundadır. İlk müze, 1924’te, Basmane Kapılar semtinde kurulmuş, sonrasında 1927 yılında, Ayavukla (Gözlü) Kilisesi’nde ziyarete açılmıştır.
Daha sonrasında 1951 yılında, Kültürpark’ta, ikinci bir Arkeoloji Müzesi daha hizmete girmiştir. O tarihte İzmir çevresindeki antik kentlerden gelen eserlerin yoğun olmasından dolayı yeni bir müzeye ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine; Konak’ta, Bahribaba Parkı içinde 5000 m2’lik alandaki yeni müze binası, 11 Şubat 1984 yılında ziyaretçilere açılmıştır.
Üç katlı olan müze binasında; zemin katta tüm eserlerin ayrı kategorilerde korunup saklandığı eser depoları, restorasyon laboratuvarları, kütüphane ve arşiv bulunurken, ilk katta; idari bölümler yer almaktadır.
Müzeye giriş katı da olan orta katta Taş Eserler Salonu yer almaktadır. Bu bölümde; mermer ve taş heykeltıraşlık eserleri içeren büyük heykeller, büstler, portreler ve masklar sergilenmektedir.
Müzemizdeki plastik eserler, sadece Hellenistik (M.Ö.330-30) ve Roma (M.Ö.30- M.S.395) dönemlerine aittir.
Üst katta bulunan Ord. Prof. Ekrem Akurgal Seramik Eserler Salonu ise; kronolojik bir sıra halinde düzenlenmiştir. Bu salonda çeşitli kazılardan ele geçmiş olan; Prehistorik Çağlar’dan Bizans Dönemi’ne kadar çok sayıda eser sergilenmektedir.
Ege Denizi’nde batıklardan çıkan; “Bronz Koşan Atlet Heykeli” ve “Bronz Demether Heykeli” müzemizin en ilgi çeken eserlerindendir.
Bu eser, Ege Denizi’nde Kyme Antik Kenti açıklarında bulunmuştur. 1979 yılında İzmir’in Foça ilçesinde balıkçıların ağlarına tesadüfen takılan heykel, İzmir Arkeoloji Müzesi’nde yapılan restorasyon ve konservasyon çalışmaları sonrasında teşhir edilmeye başlanmıştır.
Müzede sergienen bir diğer önemli eser topluluğu da Klazomenia’dan çıkarılan lahit mezarlardır. Klazomenia, İyonların Ege sahillerinde kurdukları 12 İyon kentinden birisi olup, Urla İskelesi yakınındadır. “İskele kenti” anlamına gelen Klazomenai’nin bu adı, konumu nedeniyle aldığı düşünülmektedir. Kendine özgü bezeme stilleriyle ünlü Klazomenai üretimi lahitler, anıtsal görünümleri ve zengin bezemeleriyle 19. yüzyıldan beri araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Yapılan kazılar sonucu, Klazomenia lahitlerinin M.Ö. 7. yüzyılın sonu ile 6. yüzyılın başlarında yoğun olarak kullanıldığı ve bu kullanımın M.Ö. 4. yüzyılın sonuna kadar sürdüğü anlaşılmıştır. Dünya müzeleri içindeki bu gruba ait en geniş koleksiyon, İzmir Arkeoloji Müzesi bünyesinde yer almaktadır.
Bronz heykellerle aynı katta bulunan “Hazine Odası’nda”; Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans ve İslami Dönem’e ait sikkeler ile; Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemlerine ait altın, gümüş ve kıymetli taşlardan süs eşyaları ve de cam eşyaları görmek mümkündür.
“Altın Ağız ve Göz bantları”; Göz ve ağız bantları ince bezemesiz yapraktan yapılmıştır. Eski Yunan inanışına göre, bir insan öldüğü zaman ağzı ve gözleri hemen kapatılırdı. Başlangıçta kozmetik bir amacı olduğu sanılan bu gelenekle, daha sonra canın (Psyche), insan bedeninin ağız, gözler ve burun deliklerinden çıktığı inancı arasında bir bağ kurulmuş olup, böylece bu geleneğin, ölümden sonraki hayatla ilgili bir anlam kazanmış olabileceği düşünülmektedir. Bu salonda fotograf çekmek yasak olduğu için maalesef fotografları çekip sitede paylaşma imkanım olamadı.
Müze bahçesinde ise, çeşitli kazılardan ele geçen heykeller, lahitlerin sergilendiği bölüm, steller, yazıtlar, mimari parçalar yer almaktadır.