Seyahat tarihimiz 23/02/2019 – 25/02/2019 arası için seyahat tarihimizden yaklaşık 4 ay önce indirim zamanında denk getirip aldığımız uçak biletleri ile arkadaşlarımız ile beraber kısa süreli, soğuk ama keyifli bir Makedonya gezisi yaptık.
Seyahate çıktığımız tarihte hava durumu çok soğuk olmasına rağmen yine de keyifli bir şekilde hem Ohrid’i hem de Üsküp’ü gezme fırsatımız oldu.
Seyahatimize, Üsküp Havalimanına iner inmez havalimanından aldığımız kiralık aracımız ile Ohrid istikametine doğru yola çıkarak başladık. Yol üzerinde Üsküp’e yaklaşık 220 km mesafede bulunan Bitola(Manastır)’a uğrayarak Atatürk’ün okuduğu Manastır Askeri İdadisini gezerek başladık.
Makedonya’nın ikinci büyük şehri olan Bitola, aynı zamanda konsolosluklarında yer alması nedeniyle konsolosluklar şehri lakabı ile de anılmakta imiş. Şehrin başlıca gezilecek yerlerinin başında 1848 yılında inşa edilen Mustafa Kemal Atatürk’ün de askeri eğitim aldığı Manastır Askeri İdadisi ilk sırada yer almaktadır. Günümüzde müze olarak kullanılan binanın TİKA desteği ile bir kısmı Atatürk Hatıra Bölümüne dönüştürülmüştür. Bunun dışında da yine müzede, Tarih Öncesi Dönemden, Erken Bizans dönemine, Orta Çağ’a, Balkan Savaşına ve 1. Dünya Savaşına ait bir çok obje de sergilenmektedir.
Havanın çok soğuk olması nedeniyle biz Bitola’da daha fazla vakit geçirmeden, Ohrid’e doğru yolumuza devam etmeye karar verdik. Şehir merkezindeki bir kaç tarihi yapının da hızlıca fotografını çekip, yola devam ettik.
Bitola’yı arkamızda bıraktıktan sonra 70 km mesafede bulunan Ohrid’e doğru yola devam ettik. Hava sıcaklığının yolda -8 C’a kadar düşmesi ile Ohrid’de soğuk zamanların bizi beklediğini de anlamıştık. Yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra Ohrid’e vardık. Ohrid’e giderken devam eden kar yağışı yol güzergahındaki dağlara ve bitki örtüsüne ayrı bir güzellik katıyordu. Ohrid’e vardığımızda saat 16:00 olmuştu. Daha önceden rezervasyonlarımızı yaptığımız göl kenarındaki Tino Otel’e eşyalarımızı bırakıp Ohrid’i keşfetmeye çıktık. Havanın soğuk olması bizi biraz engellese de gezme isteğimizden ve azmimizden birşey kaybetmeden Ohrid’i keşfe çıktık.
Ohrid; esasen 1 veya 1,5 gün ayırdığınızda rahatça gezebileceğiniz büyüklükte şirin bir yerleşim. Ohrid’in merkezini gezerken herhangi bir araç ihtiyacınız olmadan rahatça yürüyerek şehri gezebilirsiniz. Şehrin gezilecek yerlerinin büyük bir bölümü üzerinde Ohrid Kalesini de bulunduran tepelik alan çevresinde konumlanmıştır.
Ohrid Makedonya’nın 8. büyük şehri olmasına rağmen konumu ve aynı ad ile anılan gölün çevresinde konumlanmış olması nedeniyle ülkenin en turistik şehri konumundadır.
Ohrid’te otelden çıkıp sahil boyunca yürüyüp, Çar Samuel Kalesi’ne çıkıp, hem kaleyi gezme hem de Ohrid’i yukarıdan görme fırsatını bulabilirsiniz. Kaleye çıkan dar ve sevimli yollarda ilerlerken Osmanlı mimarisinin günümüze kadar ulaşmış evlerini de görme fırsatınız olacaktır
Ohri Antik Tiyatrosu M.Ö. 2. yüzyılda Helenistik dönemin karakteristiğine uygun olarak inşa edilmiştir. Roma İmparatorluğu’nun bölgeyi işgal etmesiyle tiyatro genişletilmiştir.
St. Sofia Kilisesi ziyarete kapalı olduğu için binayı ancak dışarıdan fotograflayabildik.
Eski şehrin giriş kapısı surlarını da Ohrid’de görülmeye değer eserler arasında yer almaktadır.
Hava kararmaya başladığında gezebileceğimiz yerleri tamamlamış ve şehir merkezine hem eski çarşıyı görmeye hem de Dr. Falafel’de falafel&humus yemeye gitmeye karar verdik.
Göl kenarında biraz yürüyüp, şehrin bu kesimini de gezdikten birazda vitrin baktından sonra hava kararmaya yüz tutmuştu. Ohrid’de inci ve inci ile yapılmış aksesuarlar takı meraklıları için alınabilecek hatıralık eşyaların başında gelmektedir.
Havaartık kararmıştı. Akşam keyifli bir yemek yiyebileceğimiz mekanları incelediğimizde bulduğumuz iki mekan şehrin göl kenarının kuzey kesminde idi. Oraya doğru gitmeye karar verdik.
Fakat restoranlara vardığımızda her iki restoranının da kış ayları içerisinde olduğumuz için kapalı olduğunu görünce biraz üzüntü duyduk. Bunun üzerine otelimizin restoranına gitmeye karar verdik. Akşam keyifli bir şekilde vakit geçirdikten sonra günün yorgunluğunu atabilmek için odalarımıza geçtik.
Sabah olmuş gezilecek çok yer olması ve günün bir kısmını da Üsküp’e gitmek ile de geçireceğimiz için erkenden kahvaltımızı edip, otelden ayrılmaya karar vermiştir.
Makedonya’nın en gözde turistik bölgesi olan Ohrid’e 40 km uzaklıkta olan Sveti Naum kasabasını görmeden dönmemeye karar vermiştik. Üsküp’e doğru yola koyulmadan önce burayı görmeyi planlarımız içine almıştık.
Sveti Naum bölgesinde yer alan Galioica Doğal Milli Park’ın da sandalla gölde bir geziye katılabilir, küçük ama bir o kadar sevimli restoranlarda yemeğinizi yiyebilir, hediyelik eşya dükkanlarından alışveriş yapabilirsiniz.
Biz havanın aşırı soğuk olması nedeniyle ve kış sezonunda olmamız nedeniyle kısmen tenha olan bölgede kişi başı 3€ dan çok keyifli bir kayık gezisi yaptık. Su gerçekten çok berrak, tıpkı Akyaka’daki Kadın Azmağındaki gibiydi.
Sandal gezisinden sonra, 10 dakika uzaklıkta yer alan tarihi 900’lü yıllara dayanan Aziz Naum Manastırını görmeye gittik. Özellikle Slav ülkeleri için çok önemli bir isim olan Aziz Naum burada yaşamış.
Manastır’a girdiğinizde sizi, 16.yüzyılda Aziz Naum tarafından yapılmış bir kilise karşılayacaktır. Manastırın bahçesinde olağanüstü bir göl manzarası da sizi bekliyor.
Sveti Naum’daki gezimizi tamamladıktan sonra zaman kaybetmeden Üsküp’e doğru yola çıktık. Yol üzerindeki son durağımız Bay of Bones, Bone Museum olacaktı. Açıkçası buraya geldiğimizde beklentimiz biraz daha fazla idi. Fakat karşılaştığımız manzara bir iskele üzerine kurulmuş olan eski evlerin rekonstrüksiyonları oldu. Burası, Sveti Naum ile Ohrid’in arasında kalan bir müze olup, MÖ 1200-700 yılları arasında bu bölgede yaşayan insanların yaban hayvanlarından korunmak için suyun üzerinde kurdukları iskelelerde sürdürdükleri yaşamlarının tasfir edildiği bir müze.
Artık yaklaşık 2,5 saatlik yola çıkıp gezimizin ikinci ve son durağı olacak olan Üskip’e doğru yola çıkmamın zamanı gelmişti.