BELGRAD 04/06/2017-07/06/2017
Çakmakoğlu ailesinin 2014 yılında yaptığı Belgrad gezisini ballandıra ballandıra anlatması nedeniyle bu şehri gezmek için plan yapmaya Şubat ayında başladık. Tabiki bunda diğer bir etkende 3 kişi toplam 600 TL(2017) gidiş dönüş uçak biletiydi. Uçak biletini özel bir kampanya nedeniyle çok ucuza almıştık.
Belgrad’ın can damarları Tuna ve Sava Nehirleri olup, bunların kesişim noktasında M.Ö 7000’li yıllara uzanan bir tarih bugün bile hissedilmektedir. Konumu itibarı ile bir çok ülke buraya egemen olmuş ve izlerini bırakmıştır. Bunlardan biride tabiki Osmanlı İmparatorluğudur.
Vizesiz seyahat edilmesi, uygun fiyatlı ve kültürel bir şehir olması nedeniyle Türkler tarafından sıkça ziyaret edilebilen bir kent. Yemyeşil doğası size heryerde kendini hissettiriyor.
Belgrad’ta neler yapabileceğimiz hakkında Okan’ın Belgrad yazısı bize öncelikli rehber oldu. Bunun yanı sıra internette bir çok bilgi rahatlıkla bulunabilmektedir. Booking.com’dan merkeze yakın olan Rezime Crown Depadans oteline yer ayırdık 3 gece 105€ idi. Otele gittiğimizde Otel sahibesi bayan ayırdığımız odada bir sorun olduğu için bizi fark almadan yine kendisine ait Rezime Diamond oteline götürdü ve orada çok güzel bir odayı(Sapphire Suite) bize verdi.Şehirdeki bir çok Otelde merkezde uygun fiyatlarla konaklamak mümkün. Ancak erken rezervasyon önemli bir husus. Bir diğer hususta mümkün ise Knez Mihailova caddesine yakın bir yerde kalın.
04 Haziran 2017 Pazar günü sabah Sabiha Gökçen Havalimanına giderken çok heyecanlıydık. Yine farklı bir ülke ve kültür tanıyacağımızı düşündüğümüz bir seyahat başlıyordu. Ekonomik otoparklara aracımızı park ettikten sonra servis ile havalimanı dış hatlara geldik. Pasaport kontrolümüzün ardından (Vize gerekmediği için uçak bileti ile rahatça geçiyoruz) Uçağımızı beklemeye başladık.
Uçuş yaklaşık 1.5 saat sürdü ve Nikola Tesla Havalimanına vardık. Bagajlarımızı almaya gittiğimizde Fiat 500 L’lerden bagajlarımızın geldiğini görünce çok şaşırdık 🙂
Havacılık Müzesi (Museum of Avivation in Belgrade )
Müzenin önü açık hava sergisi olarak kullanılıyor. Burada bir çok uçak ve Helikopteri yakından inceleme şansınız var. Fotoğraf çekmek için mükemmel bir alan.
Kapıda içeriye girerken güler yüzlü bir görevli bizi karşılıyor. Müzenin açık olduğu saatleri ve Ücretleri burada bulabilirsiniz. Görevliyle biraz sohbet ettiğimizde Türkleri tanıdığını , Türkiyeyi ziyaret ettiğini öğreniyoruz. Bize bildiği Türkçe kelimeleri ve Sırpçadaki benzer kelimelerden bahsediyor. Giriş büyükler için 600RS , çocuklar için 300RS. Bizi sevdiğinden herhalde Kemal Ege’ye para almadan bizi içeriye alıyor.
Müzenin içerisi 4 katlı, Giriş katında ortadaki bölümde 1909 yılında yapılmış bulunan Antika uçak sergilenmektedir. Bu uçak Ivan Sarić adlı Subotica yerlisi bir Havacılık Öncüsü tarafından yapılmıştır.
Alt Bodrum Katında Tuvaletler bulunmaktadır. Ancak çok temiz bir yer beklemeyin.
Merdivenlerden Üst 1. kat ve 2. Kat Uçakların sergilendiği alanlar, burada Dünyanın her yerinden uçaklar bulunmakla beraber, Yugoslayva tarafından savaşlarda kullanılmış uçaklar ve helikopterler çoğunluktadır. Binanın tasarımı Havacılık müzesi için özel olarak tasarlanmış olup, bir çok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır.
İçeride eski ve yeni bir çok uçak ve helikopter görülebilir. Uğramanızı önemle tavsiye ederiz.
Bir kaç saatlik gezimizin ardından tekrar havaalanına geri yürüyerek döndük. Aslında yakında bir otobüs durağı mevcut ama biz işimizi garantiye almak istedik. Zaten havada yürümeye çok uygundu.
Havalimanı’ndan A1 isimli Havalimanı ulaşım otobüslerine biniyoruz. Bizim Havabüs-Havaş benzeri bir sistemle otobüste parasını ödeyerek binebiliyorsunuz. Bilet fiyatı 300 RS. Bunun dışında Taksi (1.800 RS) veya halk otobüsü (89-150 RS) seçenekleri de mevcut.
Karnımızı doyurduktan sonra Otelimize gidip eşyalarımızı bırakıp bu güzel şehri bir an önce tanımak için kendimizi dışarıya attık.
Haziran ayının başı olması nedeniyle hava tam gezmeye uygundu. Önce yakınımızdaki Kale Meydan’a doğru yöneldik.
Kale Meydan
Kale Meydan Knez Mihailova caddesinin batı ucunda yeralmaktadır. Caddenin bitiminde başlayan park tüm güzellikleri ve sıcaklığıyla insanların buraya gelmesini sağlıyor.
Kale Meydan Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş ve stratejik olarak tüm Belgrad’ı görebilen bir konuma sahip olmuş. Kale Meydan ile Belgrad’ın kuruluşu tarihte aynı zamanlarda yeralmaktadır. Önceleri şehirde bu surların içerisindeymiş. Ancak zamanla hızla büyüyen şehir duvarların dışına taşmış bulunmaktadır.
Surların içerisinde askeri tank ve topların sergilendiği bir açık hava müzesi mevcut. Buradaki tanklar bana “World of Tanks” oyununu hatırlatıyor.
Surların içerisinde kafeler, restorantlar ve müzeler bulunuyor. resmi sayfasına “https://www.beogradskatvrdjava.co.rs/?lang=en“
Kızıl güneşi ve Gün batımının güzelliği nedeniyle akşamüstü sanki tüm şehir buraya geliyor. Sanırım güneşi buradan uğurlamak , güzel bir geceye başlangıç için şart.
Kale meydanı dolaşmamızın ardından (sadece bir kere değil diğer günlerde de gelip dolaştık.) Belgrad’ın en ünlü caddesi Knez Mihailova’yı (İstanbul’un İstiklal caddesi gibi) gezip görmek ve akşam yemeğimizi yiyebileceğimiz bir yer bulmak için yine yürümeye başladık.
Binalar çok etkileyici, tüm yapılar koruma altında ve çok katlı değil. Caddelerde pek çok ülkeden insan görmeniz mümkün.
Belgrad’ta yürüyerek çok rahat gezebilirsiniz. Yürümenin dışında şehrin her yerine ulaşabileceğiniz Tramway hatları mevcut. Günlük biletler büfelerden alınabiliyor. Ring hatları mevcut. Tramwaylar eski ama binmenizi mutlaka öneririz.
Yemek için TripAdvisor’dan da bakabileceğiniz gibi dolaşırken de bir çok şık mekan görüp yemeklerini deneyimleyebilirsiniz.
Bazı restoranlarda yemek fiyatları Türkiye ile aynı görünse bile genelde porsiyonlar Türkiye’ye göre çok daha fazla.
Kahvaltılar bizimkilerden farklı olsada Omlet her yerde bulunuyor. Peynir, Zeytin, Tereyağı , Bal ve Ekmek isteyenler için de şanslısınız bir çok yerde bulabilirsiniz. Tabiki birde Börek sabah kahvaltısı için seçenekleriniz arasında.
2. Günümüz 05/06/2017 ‘de uykumuzu güzelce aldıktan sonra Aziz Sava Katedrali ve Tesla Müzesi başta olmak üzere gezmek için Tramway duraklarına yürüdük. Buradaki büfeden 24 saat geçerli Tramway biletimizi alıp, 2nolu ring hattı olan Tramwaya bindik. Tramwaylar eski olmasına rağmen Şehir içinde kullanımı oldukça rahat.
Tramwaydan “Slavija Meydanı” -“TRG Slavija” ‘da indik. Meydanda bulunan su fiskiyesi zaman zaman bir müzik eşliğinde gösteri yapıyordu. Biraz izledikten sonra Aziz Sava Katedrali’ne doğru yürümeye başladık. Katedral büyük bir Parkın içerisinde yeralıyor. Park etrafında kahve içeceğiniz, kahvaltı edeceğiniz yerler mevcut.
Sava Katedralini gezdikten sonra kahvaltı için “Pizza Bar Vračar” ‘ı tercih ettik.
Sunumlar ve lezzet mükemmeldi. Fiyatlarda oldukça makul. (2017 yılı için)
İstenirse öğlen veya akşam yemeği içinde gelinebilir.
Nikola Tesla
Nikola Tesla, 10 Temmuz 1856’da Hırvatistan da doğmuştur. Çocukluğundan itibaren yaratıcılık özelliğini ortaya koyuyordu. Daha 6 yaşındayken kendi su çarkını yapmıştı. Fakat gariplikleri olan bir çocuktu. Örneğin, kimsenin saçına dokunamıyordu ve yürürken adımlarını sayıyordu. Parlak cisimlere karşı çok büyük zaafı vardı. Ayrıca, her zaman yemeğinin kübik içeriğini hesaplıyor, bunu başaramazsa yemek yemeyi reddediyordu.
Tesla ilk olarak 1873’te Graz’daki Politeknik Enstitüsünde daha sonra 1880’de Prag Üniversitesinde okudu. İlk zamanlarda amacı fizik ve matematik alanlarında uzmanlaşmaktı ama elektrik alanına girince büyülendi. Kariyerine 1881 yılında Budapeşte’deki bir telefon şirketinde elektrik mühendisi olarak başladı. Amerika’ya gitmeden önce Paris’teki Continental Edison Companyde çalışarak burada dinamolar tasarladı. 1883’te Strazburg’da endüksiyon motorunun bir prototipini inşa etti yalnız bu cihazı destekleyecek kimseyi bulamaması nedeniyle New York’tan gelen iş teklifi kabul etti. Thomas Edison’un kurduğu Edison Machine Works şirketi için çalışacaktı.
Tesla 1884’te New York’a geldi. Edison’u çalışkanlığı ve ustalığından etkilemişti. Edison, Tesla’ya DC dinamolarını geliştireceği tasarım için 50.000 dolar ödeyeceğini söylemişti. Aylarca süren deneylerden sonra, Tesla bir çözüm sundu ve vaat edilen parayı istedi ama parayı alamadı. Tesla 6 ay süren bu çalışma macerasından ayrılmaya karar verdi. Daha sonra Edison’un şu sözleri sarf ettiği söylenir: “Tesla… Sen Amerikan mizahından anlamıyorsun”. Öte yandan Edison’ın biyografları, Tesla’nın AC patentlerini Edison’a 50.000 dolara satmaya çalıştığını, bunun üzerine Edison’un gülerek bu teklifi reddettiğini yazmaktadır.
Tesla, Edison Machine Works şirketinden ayrıldıktan sonra orada geliştirdiği ark aydınlatma sistemlerinin patentini almaya çalıştı. Bu çalışmaları sırasında, kuracağı şirketi finanse edecek iş adamları Robert Lane ve Benjamin Vail ile tanıştı. Mart 1885’de Tesla Electric Light and Manufacturing Company adlı şirketi Rahway, New Jersey’de kurdular. Tesla, o yıl geliştirdiği jeneratörün patentlerini almak için uğraştı. Fakat yatırımcıları, Tesla’nın yeni alternatif akım motorları ve elektrik iletimi donanımları hakkındaki fikirlerine pek ilgi göstermediler. Yatırımlarını başka bir şirket için yaparak Tesla’yı yarı yolda ve beş parasız bıraktılar. Tesla, şirketin kontrolüne verdiği patentleri de kaybetmişti. Bu hayal kırıklığından sonra çeşitli elektik işleri yaparak hayatını kazanmaya çalışan Tesla, o dönemi ‘’korkunç baş ağrıları ve acı dolu göz yaşları’’ diye tanımlar.
Tesla, 1886’nın sonlarında müfettiş Alfred S. Brown ve avukat Charles F. Peck ile tanıştı, üçü birlikte 1887’de Tesla Electric Company adlı şirketi kurdular. Patentlerden elde edilen kârları paylaşacaklardı. Böylece Tesla, tekrardan yeni projeler gerçekleştirebilmek ve yeni cihazlar geliştirebilmek için Manhattan’da kurdukları laboratuvarda çalışmaya koyuldu.
Hiçbir zaman bir tüccar gibi düşünmeyen ve davranmayan Tesla, ürettiği her şeyi insanlığa adamıştır. 8 Ocak 1943’te, 86 yaşındayken yalnız kaldığı otel odasında hayata gözlerini yummuştur.
Tesla Müzesi gerçekten Tesla’nın zamanının ötesinde bir düşünceye sahip olduğunu anlamamızı kolaylaştırmaktadır. Tesla Bobini, Uzaktan Kumanda, Alternatif akım ve daha nicelerini bu müzede görebilir ve deneyimleyebilirsiniz. Müzede gruplar halinde Tesla’nın hayatı , yaptıkları ve icatları anlatılıyor ve sizlere görsel ve hissel olarak deneyimletiliyor.
En kısa zamanda gezimizin kalan kısmını burada bulabilirsiniz.